30 Ocak 2009 Cuma

Örgü Magnet ve Kuzuuuuuuu

Sabırsızım ben çok sabırsız.Öyle birşeyi haftalarca aylarca yapmak için sabrım yok benim.Çabuk bitmeli benim yaptıklarım,sonucunu görmeliyim hemen.Hele öyle örgü falan,kolaltını kes,yakayı yap aman aman daralırım valla.Yapabilenleri tebrik ediyorum.
Zaten örgüye başlamayı bile beceremem ''anne bak şimdi şöyle bişey yapacam'' diye cefakar annemin yakasına yapışırım.
Ama hevesimde yok değil o halde ne yapmalı böyle çabucak biten küçük örgülerden buzdolabına magnet yapmalı.Tabi bunların hepsini buzdolabına koymamalı,anneye, eşe dosta hediye etmeli. Tabi hevesim geçmezde yapmaya devam edersem.


Bu güzel Kuzucuğu da kulak karıştırma pamuklarından yaptım. Kullandığımız pamukları ziyan etmiyoruz.Devir ekonomi devri , atmıyoruz saklıyoruz birikince değerlendiriyoruz.( okuyanların suratını çok merak ediyorum)
Şaka şaka (tamam ciddi oluyorum.)
temiz pamuklu çubukları bir kartonun üstüne göründüğü gibi yapıştırıp.Uyduruktan bir surat yapıp sabuna saplıyoruz.Sabunu simli uhu ile çimlendiriyoruz.
veeee işte banyoya şık bir sabun.
Tabi bundanda hevesim geçti.Ama anneme sözüm var hevesim geldiğinde birtane de ona yapacam.
Şimdi yeni arayışlar içindeyim.Ama çabuk bitenlerinden :)))))))))

29 Ocak 2009 Perşembe

Kitap Mimi


Bu blog aleminde bende mimlendim efendim. İlk kez milli olmanın gururunı sevgili Defneli Günler sayesinde yaşamış bulunmaktayım. Sorumuz şöyleymiş...

1-yakınınızda bulunan ilk kitabı alın.

2. 161. sayfayı açın.

3. 5. cümleyi okuyun.

4. Blog sayfasına yazın.

5. En güzel cümle ve en güzel kitabı seçmeyin.

Sadece yakınınızda olan ilk kitabı alın.

6. 5 blog arkadaşınıza yollayın.

yeni aldığım ( 1 ayı geçti fakat sadece göz atabildim) Arthur Jeon 'un Gündelik Hayatta Stresten Korunmak adlı kitabı ( bitiridiğimde işe yararsa önemli noktalar paylaşılacak)

161.sayfa 5.cümlesi şöyle

''Para kazandılar,servetleri oldu ve güçlendiler.''

erkekler ; kadınlar lüks ve zenginlik peşinde oldukları ve güçlü erkek istedikleri içinmiş daha fazla para kazanarak güç sahibi olmak istemeleri.

kadınlar ; paranın bir noktadan sonra önemini yitirdiğini güç kelimesinden kasıtın para olmadığını dile getirmeleri

Pekala,öyleyse sosyal ve biyolajik şartlanmamız farklı şekillerde öyle güçlü bir hal alıyor ki,

bütün bunlar elimizdekiyle yetinerek -ki bu mutluluğun tek anahtarıdır- mutlu olabilmemizi engelliyor.Elde etme hırsından nasıl kurtulabiliriz?

Bununla mücadele edebilmenin yolu minnettarlık duyabilmektir.Bu tür yollar,kendimize aslında nekadar huzurlu olduğumuzu hatırlatmaya yarar.
bende burdan

Lezzet Hane
Nergisce
Hayata Dairlerim
Tinimini Hanımın Güncesi
Erguvan Ağacı
sobeliyorum. (Tabi daha önce mimlenmediler ise)

Komşu Komşu Gidermisin Yanımdan




Sebze ve meyvelerde anlaşamıyor. Evet yanlış okumadınız anlaşamıyorlar işte...
İnsanların birbirleri ile anlaşamamalarına anlam veremezken meğer sebzelerde anlaşamıyorlarmış.
Birine kızdığımızda,yada anlaşamadığımda ''ömrümü çürüttün '' diye bir tabir kullanırız.
Ya sebzelerin ve meyvelerin bir dili olsa kim bilir birbirlerine nekadar çok söylerler bu sözü.
Çünkü onlar belli ediyorlar anlaşamadıklarını... nasıl mı ?

Portakal ile limonun bir arada durmasına hiç engel yok. Uzmanlara göre, portakalın en sevdiği komşu, üzüm. Hep nârin biliriz ama muz dahi narenciye ile bir arada durabiliyor.
Ama muz, elma ve armutla aynı yere kondu mu, hemen kabuğu benekleniyor, lekeleniyor ve içi yumuşuyor.

Yazın, domatesin en güzel şekilde korunması hayatî önem taşır. Her ikisi de salata malzemesidir diye, sakın ola, domates ile salatalığı bir araya koymayın. Aynı şey, kabak için de geçerli. Domates çeşitli asitler içermesi sebebiyle, tüm komşularını çürütüyor. İşin özeti domates yalnızlığı seviyor!

Komşu istemem diyen bir başka meyve ise, elma. Çürüğü yoksa, ancak armutla bir arada olabiliyor. Ama en iyisi, elmanın ayrı bir sepeti olması.

Havuç ise, hiç akla gelmez ama dolmalık biberi seviyor. Naylon poşette de saklanabiliyor; ama süreyi fazla uzatmamak şartıyla!

Kivi ile ananas da, hem beraber pek anlaşıyorlar, hem de hiçbir sebze ya da meyveye zarar vermiyorlar.

24 Ocak 2009 Cumartesi

Sabun Sepetlerim










Geçtiğimiz yaz yapımını sevgili Talin'den öğrendiğim ve yapmaktan büyük bir zevk aldığım sabun ve mum boyamalarımdan bahsetmek istiyorum.Banyolarda çok şık durduğundan gittiğim yerlerde bu kokoş sepetlerimden hediye götürüyorum. Çok beğenildiği ve istek aldığı için para kazanmışlığım bile var bu sepetlerden. Yapımı ve maliyeti çok ucuz ama çok hoş bir hediye alternatifi.Nede olsa el emeği.
Not: Anneciğim senden geri almak zorunda kaldığım sabun sepetinin çok daha güzelini yakın zamanda yapıp getireceğim.

Benden Hayırlısı Gelsin

Mail olarak gelen ve insanın içini ısıtan bu duayı paylaşmak istedim.Ben bu yazıyı okuduğumda çok etkilendim ve artık 'benden hayırlısı gelsin' diye dua etmeye başladım. sizlerinde beğeneceğinizi umuyorum.

BENDEN HAYIRLISI GELSİN

Yatsı ezanına birkaç dakika vardı. Camiye gitmek üzere son hazırlıklarımı yapıyordum. O sırada kapının zili çaldı. Kapıyı açtım. Karşımda uzun zamandır görmediğim bir dostum. Beni ziyarete gelmiş. Selamlaşıp, kucaklaştık. Buyur ettim. Çay eşliğinde uzun bir sohbet için salona geçtik.
Muhabbet gerçekten koyu idi. Nasıl geçtiğini anlayamadığımız üç koca saatin ardından misafirim “geç oldu, bana müsade” diyerek noktayı koydu ve kalktı. Sokağın başına kadar eşlik etme teklifime, “memnun olurum” cevabını verdi.
Birlikte çıktık. Sokağın başına vardığımızda, “Şimdi ayrılık vakti. Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin inşallah!” diyerek elini uzattı. Kucaklaşırken, dostumun ettiği duaya alışkanlıkla amin dedim. Ve arkadaşım sokağın köşesini döndü gitti...
Eve dönerken, arkadaşımın veda sözleri takıldı aklıma. “Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin.” Düşündüm, düşündükçe ürperdim. Bu bir dua idi. İlk kez duyduğum yaman bir dua. Gayri ihtiyari birkaç kez tekrarladım. Sıcacık duygularla doldum. Bir şey tarafından kuşatılmıştım. Bütün benliğimi dolduran güzel bir şey.
Ertesi gün ilk işim arkadaşımı telefonla aramak oldu. Nedir, nereden duydun diye sordum. Bu özlü duadan çok etkilendiğimi anlayan dostum, “Hz. İsa Aleyhisselam’ın, Peygamber Efendimiz’in geleceğini müjdelediği duaymış bu” dedi. “Ne güzel dua imiş! Tuttum bu duayı” dedim. Güldü ve “o halde hiç bırakma. Ayrıca vesile ol, başkaları da tutsun” diye cevap verdi ve bana bir hayır kapısı aralayarak telefonu kapattı.
“Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin inşallah.”
Tutmuştum bu duayı. Bırakmaya da niyetim yoktu.
İşte giden gitmişti. Hayırlı bir insandı giden. Fakat, gelmesi için dua edilen ‘daha hayırlı’ kimdi ya da neydi? Bir insan? Bir haber? Yoksa yeni bir gün, yeni bir gece mi? Bir insan ise ya da bir haber, beklemeye değer. Gündüz ya da geceyse hayırlı olan, geri bırakmamaya, ihya etmeye değerdi. Tutmuştum bu duayı.
Günler günleri kovaladı, hayırlar hayırları... Dua halen zihnimi meşgul ediyor. Ben de dostumun tavsiyesine uyarak, işitmeyenlere bu duayı duyurmakla vazifeli olduğumu hissediyor, fırsat doğdukça vazifemi ifa ediyordum.
Kim bilir, daha ne kadar böyle duyulmamış sözler, dualar vardır. Ve kim bilir ne kadar yitip giden...
Unutulmuş sözler, dualar gibi yitip gitmemek için, giderken kendisinden daha hayırlısı için dua eden dostlara kulak vermekten başka çare var mı? Ve hayır dileyen bütün sözlere.
Her sabah “namaz uykudan hayırlıdır” diye seslenen müezzin hayra çağırır. Yanlış bir adımda kalbin derin bir yerinde uç veren sızı hayra çağırır. Hayır her adımdadır. Can kulağını açık tutana.
Ninelerimiz, evin çatısında ötüp duran kargaya, “hayrola karga, hayır isen öt, şer isen git” derler, karganın ağzından hayrı çağırırlardı. Dedelerimiz, ters giden, sarpa sarmış işlerini hayırlısı olur inşallah der, bir çırpıda aşıverirlerdi.
Şimdi hayra sarılıp hayır dileyenler ne kadar az. Daha hayırlısı onun için mi gelmiyor ne?..

23 Ocak 2009 Cuma

Pencere önü bahçemiz





Eşimle bahçeli bir ev hayalimiz var bizim. Beton yığınlarının ,keşmekeş trafiğin ,gereksiz kargaşanın stresinden uzakta, toprakla haşır neşir olabileceğimiz,ekip biçeceğimiz,minderleri atıp kahvemizi yudumlamak istediğimiz,sevdiklerimizle keyfini çıkaracağımız yemyeşil bir bahçe.
Birgün olacağına yürekten inanıyor ve hayalimize her geçen gün biraz daha yaklaştığımızı hissediyoruz.
Bahçeli evde büyüdüm ben dut ağaçlarının ,çeşitli çiçeklerin içinde... Hal böyle olunca bahçeli ev özlemim giderek artıyor.Şimdilik penceremizin önünde yetiştirdiğimiz çiçeklerle özlemimizi gidermeye çalışıyoruz. 3 tane çam ağacımız bile var. Hayalini kurduğumuz bahçeye dikilmeyi bekliyorlar. Yazın da semizotu,taze soğan ve nanelerimiz oluyor pencere önü seramızda

Hayırlı Olsun




Sonunda şu blog işlerine bende girdim.El atmadığım bir bu kalmıştı.Nihayet bunada el attım.
Ses tellerinden problemi olan biri olarak geçici olarak az konuşmam gerekiyor.
Hoş 2 senedir bunu başarabilmiş değilim. Daha doktordan çıkar çıkmaz başlarım konuşmaya. Belki bu blog sayesinde artık çatallı sesimde bir iyileşme olur.
Bak böyle böyle birşey varmış yeni öğrendim, şurası indirime girmiş, nefis bir yemek tarifi mutlaka yapmalısın,buraya gittik çok güzeldi tavsiye ederiz,haftasonu bilmem kimlere davetliydik ,şöyleydi,böyleydi ...
Artık burdan kaleme alınıp, burdan paylaşılacak tüm dostlarla.
Beğendiklerim,sevdiklerim,ilgimi çeken herşey yani tamamen özgün kısacası içimden ne gelirse dökülecek buraya.

Eeeeeee hadi hayırlısı olsun bakalım.
Related Posts with Thumbnails